Basında Biz

Seyri Alem Dergisinde Çıkan Yazımız….

Bab-ul Amman Yetimhanesi

Mavi Marmara’nın yıldönümünden bir hafta önceydi. ‘Biz yoktuk ve onlar öldüler’ denilebilecek günlerdeydik. Bir konferans münasebeti ile İHH İnsani Yardım Vakfı’na bulunmaktaydım. 5. Yetim Buluşması yaklaşmaktaydı. Uzun zamandır gönüllülük esasına dayalı büyük bir şey yapmak istiyordum. Ricamı ilettikten sonra ‘Sen o kadar halis bir niyetle istedin ki, Rabbim sana nasip ediyor’ cevabını aldım.
5. Yetim Buluşması’nda görev alacak mihmandar ablalar ile ilk toplantımızı yapmak üzere vakfa doğru yol aldım. Yetim Birimi Başkanı Murat Bey, Gönüllü Birimi’nin vazgeçilmezi Zeynep Abla, yetim biriminden görevlilerin yanı sıra ve Bab-ı Âlem vakfı öğrencileri de bize tercüme hususunda yardımcı olmak için salonda bizimle birliktelerdi. O salonda toplandığımızda Mekke veya Medine yoluna çıkmak, umreye gitmek için toplanmışız gibi hissettim. Bu öyle kutlu bir yoldu.
Asır suresi ile konuşmasına başlayan Murat Yılmaz, 14 farklı ülkeden gelecek olan yetimlerden bahsetmeye başladı. 10 gün boyunca gece-gündüz yanlarında olacaksınız dendiğinde hissettiklerimizi anlatmak çok zor. Pakistan’ın Ablası’nın dediği gibi ‘birçoğumuz o 10 günle sınırlı kalacak sanıyordu yetimlerimizin hayatlarımıza sirayetini’… Farklı bir tecrübe olacağı kesindi. Belki uyruklarına dair gördüğümüz ilk insanlardı kendileri. Sonuçta kaçınız hayatında Tanzanya’lı veya Moro’lu bir insanla tanıştı? Daha da önemlisi kaçınız Sri Lanka’lı bir yetime sarıldı, kaçınız Pakistan’lı bir yetimin gülümsemesinde kayboldu?
Allah biliyor ya hepsi çok güzel çocuklardı. Öyle naiflerdi ki. Bir o kadar da masum ve ürkek. Birçoğu geldikleri gün kimse ile konuşamadı. Ki zaten çocuklara sarılıp onlara gülümsemekten başka bir şey yapamıyorduk biz de. Nutkumuz tutulmuştu.
5. Yetim Buluşması için kısaca 3 Haziran saat 3 diyorduk. Yetim Buluşması provalarına başlandıktan sonra, bir yandan da yetimlerimizin Türkiye’de bulunmalarının asıl amacını ifa etmeye başladık. Onlara mutlu olabileceklerini göstermeliydik, yalnız olmadıklarını… Ankara, Kayseri, Konya, Bursa ve Sakarya’ya giden gruplar oldu. İstanbul içinde yavrularımızla Miniatürk, oyun parkları, akvaryum, yunus gösterisi gibi eğlenebilecekleri mekânlara gitmemizin yanı sıra, Mavi Marmara haftasında yetimlerimiz yürüyüşe, gemiye ve şehit mezarlarına da gittiler. Resmi ziyaretlerde de bulunuldu. Yemekler farklı sosyal tesislerde veya sponsorluk yapan ailelerin restoranlarında yenildi, piknikler yapıldı.
Bütün bunların dışında kısacık anlar da var zihnimizde. Beraber seksek, balon, elim sende gibi oyunlar oynadık. Patates baskı yapıp, resimler çizdik. Aynı yatakta uyuduk,  vefat etmiş olan anne-babalarına beraber ağladık. 10 gün içinde onlar bizim ‘yetimlerimiz’ iken, bizim ‘yavrularımız’ oldular. Ve bunun için dile ihtiyaç duymadık. Zamanla birbirimizin dillerinden –farkında olmadan- kelimeler öğrenmek de şaşırtıcıydı. Artık birbirimizi tamamen ‘anlıyorduk’.
Birçoğunun uzak akrabası dahi yoktu. Savaş, doğal afet, açlık, susuzluk veya salgın hastalık ile ebeveynlerinin birini veya ikisini kaybetmiş olan bu çocukların içinde ebeveynleri yaşadığı halde maddi imkânsızlık sebebi ile kendisine bakılamayıp yetimhaneye bırakılanlar da vardı. Fakat bu çocukların ortak özelliği Türkiye’den birer sponsor aileye sahip olmalarıydı. Üniversiteyi bitirip evlenene kadar veya bir şekilde maddi özgürlüklerini kazanana kadar bu çocuklar buradaki aileleri tarafından desteklenmeye devam ediyorlar.
Yetim Buluşması geçmiş, çocuklarımızın da ülkelerine dönme vakti gelmişti. Çoğumuz son iki gün boyunca gizli gizli ağladı. Hava alanında çocuklarımız pasaport kontrolünden geçtikten sonra anladı birçoğumuz da gittiklerini. Onlar gittikten sonra uyurken ve uyanırken onları göreceğimizi sandık, göremeyince sükût-u hayale uğradık. Günlerce sesleri ve şarkıları dimağımızdaydı. Sadece kendi çocuklarımızın da değildi bu sesler. Nasıl ki onlar dünyanın farklı coğrafyalarından gelmiş farklı renk ve dilden kardeşleri ile tek yürek oldularsa, bizler de mihmandarı olmadığımız ülkelerin dahi ablası olmuştuk.  Düşündükçe içimi eriten rengârenk gülümsemeler, hatırladıkça dimağımı ilk günkü gibi sarsan hikâyeler var hala.
Gidişlerinden 2 hafta sonra mihmandar ablalarla toplanmaya karar vermiştik. Yetim yavrularımızın durumlarından konuşurken bazı komik anılarımıza gülümsedik, yer yer de üzüldük. Kırgızistan’dan gelen ekibin yetimhanelerinde namaz kılmanın yasak oluşu bizi düşündürmekteydi. Gelen erkek yavrumuz Kayseri’de ilk Cuma namazını kılmıştı buradaki ağabeyleri ile. Kırgızistan yetimhanelerine İHH ve partner kuruluş gitmeden önce oraya Yehova Şahitleri’nin geldiğini öğrenmiştik. İHH ve partner kuruluş ahlak dersleri başlığında dini eğitim vermeye çalışıyordu artık. Fakat biz gönüllü ablalar da bir şeyler yapmalıydık.
Hep bir ağızdan bir yetimhane yaptırma fikri ortaya atıldı. Hemen vakfa başvurumuzu yaptık. Ülke olarak Kırgızistan olamadı ise de onların kardeşleri için Bangladeş’in başkenti Dakka’da yapılması planlanan bir yetimhane vardı. Projesi İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından çizilmişti. Projeye hemen talip olduk. Ve yaklaşık 10 kişi ile yola çıktık.
Çıktığımız bu yolda ferahlatmak manası hasebi ile grubumuza ‘İnşirah Yardım Hareketi’ adını koyduk. Yüzlerce destekçimizle beraber fon toplama çalışmalarımızla bu yolda büyük bir coşku ile ilerliyoruz. Keçeden defterler, bileklikler ve ayraçlar yapıp satıyoruz. Ayrıca 27 Temmuz’da Florya Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştireceğimiz iftar programı ile toplanması gereken fonun %30’una ulaşmayı planlıyoruz. Bu sağlandıktan hemen sonra İHH İnsani Yardım Vakfı inşaata başlayabiliyor. Programda gösterilmek üzere topluma önderlik yapan şahsiyetler ile yaptığımız röportajlardan bir video hazırlıyoruz. Ayrıca bir de projemizi tanıtmak amaçlı yaptığımız animasyon çalışması bulunmakta.
Bangladeş zor bir coğrafya. Milyonlarca insanın açlık sınırı altında olduğu, yıllık kişi başına düşen milli gelirin 650 dolar civarı olduğu ve ülkenin yarısının okuma yazma bilmediği %90’ı Müslüman olan bu coğrafyada yetime bir kapı da bizler açalım istedik. Dakka’da yetimlere açacağımız kapının adına da ‘Bab-ul Amman’ dedik.
Facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinden bize ulaşılabileceği gibi insirahyardimhareketi@hotmail.com adresinden de her türlü sorunuzu bizde ulaştırabilirsiniz. Hesap numaralarımızdan bağış yolu ile de ‘Bab-ul Amman’ açılaması ile bize destekte bulunabilirsiniz. Yetime bir kapı da siz açın!
Fatma Betül DEMİREL

Yorum bırakın