islam’da Yetim

Mü’minler Yetimlere Sahip Çıkarlar
Biz mü’minler için yetimlerle dayanışma içinde olmak, imani bir sorumluluktur. “İman Esaslarına Bağlı Kalma”nın test edildiği alan yetimlere sahip çıkıp çıkmadığımızdır:

 “Gerçek erdemlilik, yüzünüzü doğuya veya batıya çevirmenizle ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah’a, Ahiret Günü’ne, meleklere, vahye ve peygamberlere inanan, servetini –kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (malî) yükümlülüğünü ifa eden kişidir ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözlerini tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir: İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah’a karşı sorumluluk bilincinde olanlar.” (Bakara, 2/177.)

Yetimleri kollamak, kardeşlik hukukumuzun gereğidir. İman kardeşliğinde yetimleri, öksüzleri, zayıfları, mustad’afları kollamak vardır. Mü’minler, bunun için güç birliği oluşturmalı, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının zalimlerin istismarına açık halde kalmasını engellemelidir:

 “Bu dünya ve ahiret hakkında. Yetimler(e nasıl davranılacağı) hakkında sana sorarlar. De ki: Onların durumlarını düzeltmek için en hayırlı olanıdır. Ve onların hayatlarını paylaşırsanız (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Zira Allah, bozgunculuk yapanları, düzeltmeye çalışanlardan ayırd etmesini bilir. Ve Allah dileseydi, taşıyamayacağınız yükleri omuzlarınıza yüklerdi: (Ama) unutmayın ki Allah kudret sahibidir, hikmet sahibidir!” (Bakara, 2/220.)

Gerçek ihtiyaç sahiplerini kollamak, yetimleri bulup onlarla dayanışma içinde olmak Ahiret’e imanımızın doğal bir sonucudur:

 “(Gerçek erdem sahipleri) onlar(dır ki,) sözlerini yerine getirirler ve şiddeti yayılıp genişleyen bir Gün’ün korkusunu duyarlar. Ve kendi istekleri ne kadar çok olursa olsun, muhtaçlara, yetimlere ve esirlere yedirirler, (ve kendi kendilerine konuşurlar:) ‘Biz sizi yalnız Allah rızası için doyuruyoruz: sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz: doğrusu, sıkıntı ve dehşet dolu bir Gün’de Rabbimize (vereceğimiz) hesabın korkusunu duyuyoruz!” (İnsan, 76/7-10.)

Biz mü’minler için yetimi doyurmak, ona sevgimizi ve imkanlarımızı seferber etmek imanımızın gereğidir. Hatta Allah için yaptığımız iyiliklerden dolayı onlardan teşekkür de beklememeliyiz. Konuyla ilgili İnsan Sûresi ufkumuzu aydınlatmaktadır:

 “Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler. “Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Doğrusu biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız.” derler. Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir.” (İnsan, 76/8-11)

Yetime kucak açmak, Akabe’yi tırmanmak, yani  imanımızın kemaliyle ilgili Allah yolundaki zorlu engellerden birini aşmak demektir:

“Biz ona eğri ve doğru iki yolu da göstermedik mi? Ama o, zor geçidi aşmaya girişemedi. O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin? O geçit, bir köle ve esir azad etmektir; yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır. Sonra, inanıp birbirlerine sabır ve merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir.” (Beled, 90/10-18)

Yetimler miras bölüşümüne şahit olursa, onlara göz hakkı olarak bir miktar mal verilmeli, güzel sözlerle gönülleri alınmalıdır:

 “Taksimde, (mirasçı olmayan) yakınlar, yetimler ve düşkünler hazır bulunursa, miras malından onlara da verin ve güzel sözler söyleyin. Arkalarında cılız (eli ermez, gücü yetmez) çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, (başkalarının yetimleri için de) haksızlık yapmaktan korksunlar; bu konuda Allah’tan sakınsınlar ve dürüst söz söylesinler.” (Nisa, 4/8-9)

Fevzi Zülaloğlu

Yorum bırakın